Kürdistan Medreseleri

Günümüzde dindar namuslu ve dürüst insanlar olduĝu kadar, o kadar da din düşmanları bulunmaktadır. Mertçe ortaya çıkıp dinini savunan insanlara saygımız olduĝu kadar, yine mertçe ortaya çıkıp dinsizliĝini de beyan edenlere saygı duyarız. Bizim saygımız dinsizliklerine deĝil! Mertliklerine ve açıkça kendi düşüncelerini ortaya koydukları içindir. Ama müslüman görünüpte, ya da gerek ulusal mücadeleyi ve gerekse de bilim ve teknikte geri kalmışlıĝı bahane ederek, dine saldıranların esas amaçlarının ne olduĝu aşikârdır.

Ne diyorlar? Önce onların söyledikleri ve kısaca cevaplarını verdikten sonra, medreseler ve özellikle Kurdistan Medreseleri konusunda birkaç söz söylüyelim.

Son zamanlarda türlü bahanelerle, saman altında su yürütürcesine medrese adı altında İslam’a düşmanlıĝını ortaya koyanlar ne diyorlar?

1- Medreseler Feodalizmin eseriymiş, sultanlar, aĝalar ve şeyhler bu medreseleri kendi amaçlarınca kullanmışlar imiş!..

2- Bütün dinler ilk çıkışta insanlık için bir ilerleme kaydetmiş de, sonraları insanlıĝın gerilemesine sepep olmuşlarmış!…

3- Din ulusal konularda kötü rol oynamışmış!…

4- Medreselerde hilafete baĝlılık yemini yaptırılıyormuş!…..

5- İslam ve tarikat maslahat haline getirmişler imiş!…

6- Dindar aileler çocuklarını imamlara teslim ediyormuş da, çocuklara deĝer verilmiyormuş, sisteme teslim ediliyorlarmış!…

Ve bunlara benzer nice safsata sorularla beyinleri bulandırmaya ve kendilerini aydın sanan insanlar, milletlerin inancına saldırmak, onların kültürünü kötülemekle çaĝdaş aydınlık görevlerini yaptıklarını sanıyorlar!…

Bir kere aydınların görevi, bir meseleyi açıklarken günün şartlarını gözönünde bulundurmaları gerekir. 1000 yıl önceki dünya şartlarını bilmeden, bugünkü şartlarla o zamanın uygulamalarını eleştirmek pek insaflı olmasa gerek.

1- Şunu özellikle belirtmek isteriz ki; medreseler Feodalizmin eseri deĝildir. Eĝer okul yerine medreselerin eĝitim yeri olduĝu dönemde, Feodalizm dünyaya hakim ise, bunda medreselerin ne kusuru var? Zamanın idarecileri medreseleri kendi amaçlarınca kullanmışlarsa, bu onların kusurudur, medreselerin deĝil!…

Bugün mevcut eĝitim yerlerini kendi amacı doĝrultusunda kullanan demokratik sistemler, sosyalist sistemler yok mudur?.. Bir örnek olarak söylüyelim. Türkiye’de demokrasiden bahsediliyor ama, istiyen herkes istediĝi kıyafetle okula gidebiliyorken, inancı gereĝi başını örten kızların kapıdan içeri sokulmaması ne ile izah ediliyor?.. Yoksa dinsizlerin eĝitim yerlerini kendi amaçlarınca kullanmaları mübahmıdır?

Özellikle Kurdistan’da Medreseler şeyhlerin, aĝaların sayesinde ve halkın yardımıyla asırlardır halkımıza hizmet vermiştir. Bu bir gerçektir. Ama aĝalık veya şeyhliĝin gerçeĝi nedir? Tasvip edip etmemek ayrı bir şeydir. Elbetteki biz aĝalıĝın ve şeyhciliĝin yönetimini tasvip etmiyoruz. Ama yeni dünya düzeni ve yeni hayat dedikleri hayali sistemler aĝalıĝı ve şeyhciliĝi arartır olmuştur. Feodalizmi bahane ederek, eĝitim yerlerini dinsiz, imansız, Allahsız, Kur’an’sız Peygambersiz nesil yetiştiren mekanlar haline getirenlerin memleketimize ve halkımıza ne kadar zarar verdiklerinin bilmem fark ediyorlar mı? Evet farkındadırlar ama onlar halkın uyuduĝunu zannederler. Fakat unutmasınlar ki, halk onların kirli çamaşırlarını çok yakında ortaya koyup teşhir edecektir.

2- Bütün dinler ilk çıkışta olduĝu gibi, kendisi ile amel edildiĝi müddetçe de, insanlık alemine ışık olmuş, rehber olmuş, tek kurtuluş yolu olmuştur. Ne zamanki dinsizler, çaĝdaş firavunlar yönetimi ele geçirmişler, işte o zaman düzen bozulmuştur ve bozulmaya devam etmektedir. Ayrıca müslüman görünen münafıkların da, İslam adına yaptıkları bazı uygulamalarla dinlere darbe vurmuşlardır. Eĝer yeni dinsizler, eski dinsizlerin uygulamalarının İslam olmadıĝını bilmiş olsalardı, bu şekilde konuşamazlardı. Din her zaman insanlık için ilerleme kaydetmiştir. Gerilemenin sebebi dinler deĝil, din adına hükmeden munafıkların ve kirli beyinleriyle dünyayı idare edeceĝini zanneden dinsizlerin uygulamaları sebep olmuştur.

3- Hiç bir din ulusal konularda kötü rol oynamamış!… Bilakis ulusların varlıĝını kabul etmiş ve hakim olduĝu yerlerde bütün ulusların eşit bir şekilde yaşamalarını saĝlamıştır. Zaman zaman bazı idarecilerden sadir olan yanlış uygulamaları İslam’a mal etmek insafsızlıktır!..

Soruyoruz:
Neden Stalin’in uygulamaları, M.Kemalin uygulamaları, Nazi Hitlerin uygulamaları bugünkü sosyalizm, kemalizm (laik demokrasi) ve Avrupa demokrasisine mal edilmiyor? Stalin’nin başta kürdler olmak üzere azınlıkları Sibirya’ya sürdüĝü, asimile ettiĝi, M.Kemal döneminde onbinlerce kürdün katledildiĝi, batı anadoluya sürüp asimile edildiĝi ve Hitlerin milyonlarca insan katlettiĝi hepimizin malumudur. Bununla beraber çaĝdaş aydınlar! bunların demokrasi ve sosyalizm adına yaptıklarını görmemezlikten gelerek toz kondurmuyorlar? Hatta onları kendisine rehber kabul edenlerin yolunundan çıkmıyorlar?

4- Medreselerde hilafete baĝlılık yemini yaptırılmışsa ki, bu çok nadiren vuku bulmuş bir olaydır. Kaldı ki Kürdistan’da yok denecek kadar azdır. Ve bu yemin medreselerde talebelerin mezuniyet döneminde yaptırılmış. Acaba bugün okullarda özellikle Türkiye ve Kürd cografyasnda okullarda her sabah kime baĝlılık yemini yaptırılıyor? Ayrıca bazı kürd kurumlarında da yapılan eĝitimlerde her gün bazı şahıslara baĝlılık yemini yaptırılmıyor mu? Yoksa sadece halifelere yapılan baĝlılık yeminleri suç da, diĝerlerine yapılan baĝlılık yeminleri çaĝdaşlık mı? Yoksa dinsizlikleri kendileri için bir ayrıcalık mı?…

5- İslam ve tarikatı kendilerine maslahat mekânı yerine getirmek istiyenler, hatta getirenler olmuştur, bu doĝrudur. Ama bu yine İslam’ın suçu deĝildir ki!..
Bugün demokrasi ve sosyalizmi maslahat haline getirenler yokmu? Bunca banka batırmalar, çeteler, mafyalar, halkın hizmetine sunulmak üzere toplanan paralarla ortadan kaybolmalar kimin eseri? Hem de bu tüm yolsuzlukların başında devletin başındakilerle kurum ve kuruluşların başındakiler vardır.

Feodalizme karşı mücadele eden tek sistem Dinlerdir. Özellikle son Din olan İslam’dır. Sonraki beşeri sistemler sadece feodalizme ayrı bir kılıf ve ayrı bir isim bulmuşlardır o kadar!.. Bir başka tabirle bir feodalizm şeklini kaldırıp yerine daha gaddarını koymuşlardır. İsim önemli deĝil, demokrasi veya sosyalizm!… Önemli olan uygulananın feodalizimi arartmasıdır!…

Yine feodalizmin her çeşitine karşı mücadele eden yerlerin başında medreseler gelmektedir. Medreseleri küçümseyen beyinsizlerin medreseleri iyi tanımaları gerek.

6- Laik Cumhuriyet kuruluncaya kadar tek eĝitim yerleri cami ve medreseler, tek eĝitmen de imamlardı. Asırlarca çocuklarımızı eĝiten, onlara doĝru yolu gösteren, aydınlatan, ilim-irfan sahibi yapan din adamlarımıza olan kin ve nefretin nedenini çok iyi biliyoruz. Özellikle İslam aleminde dindar ailelerin çocuklarını medreselere ve imamlara deĝil de, kiliseye, papazlara mı teslim etmesi gerekiyormuş acaba? Ayrıca dinimizin ve dindar insanlarımızın insana ve çocuklara verdiĝi deĝeri hiçbir sistem vermemiştir. On yıllık medrese tahsilimde sadece bir defa bir Seydamdan bir azar işittim. o da „sana yakışmıyor bu hareketler“ demiştir. Ama ilkokuldan liseye kadar laik sistemin öĝretmenlerinden yediĝim dayak ve duyduĝum küfürleri yazsam bir roman olur. Hatta daha ilkokulda iken yediĝim dayaĝın izini hala elimde taşımaktayım!.. Asırlarca medreselerde yapılan eĝitimde bir talebenin sakat kaldıĝı ya da bir Seyda’nın öĝrencisi tarafından vurulduĝu, öldürüldüĝü görülmemiştir. Ama hergün televizyonlarda, öĝretmenlerin dayaĝından sakat kalan veya öĝrencisi tarafından vurulan öĝretmenleri seyrediyoruz. İşte İslami medreselerde insana verilen deĝer ile diĝer sistemlerin okullarında insana verilen deĝer!…


Şimdi kısaca medreselerin mahiyetine bir göz atalım.

Laik cumhuriyetin kurulmasıyla, özellikle 1926 larda’harf devriminin yapılmasıyla medreselerin devlet eliyle kapatıldıĝı ve yasaklandıĝı bilinmektedir. Daha evvel Osmanlı döneminde medreselere yapılan çok cüz’i yardımların kesilmesiyle, medrese eĝitimi zor bir döneme girdi. Türkiye’nin batısında ve doğusunda yüzlerce alim idam edildi, öldürüldü ve hapishanelere kapatıldı. İskilipli Akif Hoca, Şeyh Esad Efendi’nin idamı, Bediuzzeman Saidi Kurdi’ (Nursi) nin hapishaneye kapatılması birer örnektir. Buna raĝmen gerek Türkiye’nin batısında ve gerekse Doğunun tümünde medreseler eĝitimlerini sürdürdüler. Özellikle Doğuda fedakâr müslüman kürd halkının yardımıyla kürd çocukları tahsillerine devam ettiler. Biliyorsunuz ki Kürd coğrafyasında okul yapımı 1950 lere dayanır. 130 hane (o zaman) olan köyümüze 1966’da okul yapıldı. Medreselerin kapatılıp okulların açılmamasının nedeni, kürd halkını cahil bırakmak idi. Ama aydın, yurtsever din adamlarımız bunun farkında olmuşlar ki, laik sistemin okullarına karşı mücadele başlatıp, bütün güçleriyle kendilerini tehlikeye atarak, kürd çocuklarının eĝitimine devam ettiler. Kürdlerin dinsiz ve imansız yetişmemesi ve özellikle de asimile olmalarını engellemek için, çocukların laik sistem okullarına gönderilmemesini de tavsiye ediyorlardı. Özellikle kız çocuklarının okula gönderilmelerinin sakıncalı olduĝunu beyan ederek, bu asimile uygulamasına karşı direniyorlardı. Kızları okula göndermeyin, günahtır, haramdır demelerinin sebebi sadece buydu. Yoksa ilmin herkese farz olduĝunu onlar çaĝdaş aydınlardan daha evvel biliyorlardı. Hem de medreselerde (yani camilerde) gündüzün kız çocuklarının okuduklarını hepimiz biliyoruz. Bugün kürd hanelerinde erkeklerden daha çok hanımların Kur’an okumayı bilmeleri ne ile izah edilebilir? Eĝer söyledikleri gibi “ilim adamları bilmiyorlardı ondan kız çocukların okumalarına karşı çıkıyorlardı” sözü doĝru olsaydı, din adamları camilerde kız çocuklarını okutmazlardı.
Hatta bazı yerlerde köy imamları erkek çocukları, hanımları ise kız çocuklarını okutuyorlardı. Eĝer bügün kürd halkı asimile edilmemişse, bunu kürd kadınına ve onların rehberi din adamlarına muhtaçtır. Eĝer şimdiki çaĝdaş! kürd aydınlarına kalsaydı, bugün Kürd coğrafyasında kürdçe konuşan birine rastlamak mümkün deĝildi. Zira 80 yılda kemalizm kürdlere türkçeyi öĝretemedi ama saĝolsunlar! bazı kendilerine kürd diyen aydın, kurum ve kuruluşları sayesinde kürdler türkçeyi öĝrendiler. Türkçe öĝrenmek iyi bir şey ama, bari anadilleri olan kürdçeyi unutturmasalardı!…

Kısaca, medreseleri kürdçe dili ile eğitim yapan zamanın şahane okulları olarak tanımlayabiliriz. Her dönemin kendisine has bir özelliĝi olmakla beraber, medreselerin de kendine göre bir özelliĝi ve bir programı da vardı. Medreseleri sadece küçük bir eĝitim yuvası olarak görmek çok yanlıştır. Bugün medrese mezunu olanlar (medresede kısa bir dönem okuyup terkedenler hariç), kürdçenin dışında enaz iki dil daha bilmektedirler.

Hata şöyle de diyebiliriz; Medreseler bugün Türkiye’de bulunan ilkokuldan Üniversitesine kadar dersleri kapsayan bir müfredatla eĝitim yaparlardı. Mesela medreselerde, din dersleri olarak nitelendirilen, Hadis, Tefsir, Fıkıh, Siyer, Akaid dersleri yanısıra Hukuk, Felsefe, Kelam, Mantık, Edebiyat, Tarih, Coĝrafya, Astronomi, İstiare, Wadi’, gramer, yabancı dil dersleri de veriliyordu. Yabancı dillerden ençok arap dili edebiyatına önem vermekle beraber, farsça ve Osmanlıca da öĝretiliyordu. İşin en mühim tarafı bütün bu derslerin kürdçe olarak verilmesi idi. Dolayısıyla medreseler, her yönüyle ilim ocakları idi.
İşin en güzel yanı da, eĝitimin yıllara göre deĝil, talebelerin zekası ve çalışmasına baĝlı olmasıydı. Zaman olarak, talebenin zekasına göre enaz 10-15 yıl sürerdi. Yani bir başka tabirle adı konulmamış “sınıfta kalmak” gibi bir şeydi. Zeki ve çalışkan öĝrenciler biran önce eĝitimlerini tamamlayabilecekleri gibi, zayıf ve tembel öĝrencilerin mezuniyeti okutulan ilimleri bilmesine ve öĝrenmesine baĝlanırdı. Yani bilmeden sınıf geçmek usulu olmadıĝı gibi, talebe ancak okuduĝunu öĝrendikten sonra mezun olabilirdi. Talebe, eğitimini bitirdikten sonra, o medrese ve civar medreselerin müderrisleri bir araya gelir, talebeyi imtihana tabi tutar, eğer talebe diplomayı (İCAZE) haketmişse kendisine bir İcazetname denilen bir diploma verilirdi. Bu diploma aynı zamanda İslam Aleminde resmi bir diploma olarak kabul edilirdi. Yani bir üniversite diploması gibi. Bediuzzeman Saidi Kurdi’nin Vanda bir medrese açmak istemesi ve bunu Kahiredeki El-Ezher Üniversitesi deĝerinde kabul etmesi de bunun bir delilidir. Talebe bu diplomayı aldıktan sonra Müderris (öĝretim görevlisi) olabilirdi. Diplomayı alamayan talebenin müderris olması sözkonusu olamazdı.

Medreseler de, kendi aralarında sınıflara ayrılıyordu. Hatta şöyle diyebiliriz; Kurdistan medreseleri, köylerden başlayarak, şehirlere ve hatta büyük kentlere, ihtisas medreselerine kadar uzanırdı. Bunlara örnek olarak; Botan, Bitlis, Harput, Süleymaniye medreselerini verebiliriz. Bunların hepsi ihtisas medreseleriydiler. Ve bu medreselerden dünyaya nam salmış binlerce alim yetişmiştir. Bugün kendini aydın zanneden bazı açıkgözlüler, öĝrendiklerini kimden aldıklarını iyi bilmelidirler ve ona göre hareket etmelidirler.
Bir taraftan medrese mezunları alim ve edebiyatçıların eserleriyle iftihar ederken, hatta onları okullarda okuturken, diĝer yönden onlara düşman olmanın ne demek olduĝunu biz anlamaktan zorluk çekiyoruz. Yani edebiyatını kabul edeceksin, ama inancına küfredeceksin!… Bu düpedüz sahtekarlıktır ve adiliktir….

Bugün bu medreselerden mezun olan İmam Gazali, İbni Haldun, İmam Rabbani, İbni Sina, Farabi, Eli Herîrî, Melayê Cezîrî, Feqiyê Teyran, Melayê Batê, Ehmedê Xanî, Smaîlî Beyazidî, Şerefxan, Mirad Xan, Siyehpoş, Mewlana Xalid, Mela Xelîlê Sêrtî, Nalî, Hacî Qadirê Koyî, Şeyh Mahmut Berzencî, Şeyh Ubeydullahê Nehrî, Celadet Ali Bedirxan, Şeyh Said, Bediuzzeman Saidê Kurdî, Qazî Muhammed, Mela Mustafa Berzanî, Cigerxwin, Abdurrahman Durre gibi büyük zatlar, gerek dini açıdan ve gerekse de ulusal ve edebiyat açısından kürd tarihine isimlerini yazdırmış ve kürd halkının baĝrında tahtını kurmuş insanlardır. Ve bütün bunlar Kürdistan medreselerinde okuyup mezun olmuş ve bu medreselerde binlerce alim yetiştirmişlerdir.

Beşeri rejimler, İslami olan herşeyi hor gördüğü gibi, medreseleri ve medreselerden mezun olan herkesi de hor görmektedir. Özellikle kürd kültürünü yoketmek, kürdleri kültüründen, dininden, büyüklerinden uzaklaştırmak, onları halk gözünde küçük düşürmek için her türlü hileli yollara başvuranlar çoĝalmıştır. İşin tuhaf tarafı, sistemin okullarında okuyan, dindar, demokrat ve sosyalist bazı sözde kürd aydınları da bundan etkilenmişlerdir. Kendilerini her ne kadar kürd kabul etseler de, beyinleri yıkanmış ve kendilerini bir türlü bu sistemin zihniyetinden kurtaramıyorlar. Onun için de, bir-iki sene medreselerde okuyup eĝitimini yarıda bırakan ve dolayısıyla birşey öğrenemeyen bazı cahil insanları örnek göstererek, medrese ve medrese ehlini kötülemek istemektedirler. Ne yazık ki; bazı riyakâr dindarlar da bunlara alet olmaktadır.

Medreseler ve Medrese ehlinin Kürd Ulusal davasında da büyük bir rolü vardır. Hepimizin malumudur ki; bugüne kadar baĝımsızlıĝını elde etmek için birçok defa kürdler serhıldanlar başlatmıştır. Biri hariç diĝerlerinin tümünün liderleri medrese ehlidir. Kimi zaman başarılı olmuş ama kimi zaman da yenilgiye uĝramışlarsa da hiçbir lider davasından taviz vermemiştir. Belki siyaset eksikliĝi olmuştur ama enazından bu uĝurda canlarını seve seve vermişlerdir. Örneĝin Şeyh Ubeydullahi Nehri, Şeyh Mahmut Berzenci, Qazi Muhammed ve Mela Mustafa Berzani!..

Kısa bir dönem de olsa Qazi Muhammed bir Kürd Cumhuriyetini kurmuştur. Mela Mustafa Berzani Irak anayasasına “Irak Devleti araplarla kürdlerin ortak devletidir ve resmi dili arapça ve kürdçedir” kaydını koyan ve böylece ilk kez işgalcı bir devletin anayasasına kürd ve Kurdistan’ı yazdıran bir şahsiyettir.
İşte bunun içindir ki, kürd halkının medreselere ve medrese ehline büyük hürmeti vardır.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki; Dini, medreseleri ve medrese ehlini karşısına alan her hareketin başarılı olması mümkün olmadıĝı gibi, sönmeye de mahkumdur. Zira medreseler ve ehli, Kürdistan’ın bir gerçeĝidir. Bugün kürd halkı asimile edilememişse, örf ve adetini, kültürünu muhafaza edebiliyorsa bunu medrese ve medrese ehline muhtaçtır. Kürd halkı ulusal bilincini medrese ehlinden almıştır. Bunun için bugün bile kürd düşmanları her hareketten daha çok İslami hareketlerden korkmakta ve herkesten daha çok onları yoketme yollarına başvurmaktadırlar. Zira Kürd halkı müslümandır ve böylesi hareketlerin taban bulacaĝı da herkesin malumudur.

01.04.2001
M.Nureddin Yekta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir